Motivasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Motivasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2014 Milli Piyango tam çekilişleri burada

Bu yazıyı sonuna kadar okuduğunda bir daha piyango bileti alma gereği duymayacağını garanti ederim.
Evet sevgili ziyaretçi, yine binbir umut gittin ve milli piyango bileti aldın değil mi?
Bence kontrol etmene bile gerek yok, büyük ihtimalle amorti çıktığına çok sevineceksin. Aslında böyle olacağını sende biliyordun değil mi? Yine de bir umut gittin aldın, belki de son parandı ya da kredi kartına çektirdin o bileti, kazanmak için risk almak lazım çünkü :)

Sevgili ziyaretçi bunları nereden mi biliyorum, ben de senin gibiydim, emek vermeden yemek arayanlardan, bir gün bir kitapla, tanıştığım bir kişiyle ya da işte bir tesadüfle(!) hayatımın değişmesini bekleyenlerdendim. Bu beklediğim fırsattır diye, kaç kere heveslensemde hep hevesim kursağımda kaldı :)
Çok şükür sonra bir şey öğrendim, aslında hayatımda benim bakış açımın haricinde bir hata ya da eksiklik yoktu. Başıma gelen sıkıntılar hep benim yanlış tutum ve beklentilerimden kaynaklanıyordu. Çünkü bir şeyleri sürekli arzu etmeme rağmen bedel ödemekten hep kaçınıyordum. O yüzden piyongoda alırdım sayısal da oynardım. Sonrasında nerede hata yaptığımı sorgulamaya başladım, çünkü tüm düşün başar felfesesine göre doğru oynuyordum, her gün gözlerimi kapatıp lüks araçlar lüks yaşam hayal ediyordum, coşku duyuyordum :)

Sonra anladım ki olay bu değilmiş, tabi anlayana kadar bunu anlatan ya da çalışmadan kazanmak isteyenlere umut satan bir çok kişiyi zengin etmiştim.

Piyango aldığına göre hayallerin var demektir. Arzu ettiğin bir şeyler var demektir. Eğer hala emeksiz yemek peşindeysen lütfen devam etme, ne zaman ki gerçekten hayal ettiklerine ulaşmak istersin o zaman geri dönebilirsin.

Hayallerini gerçekten istiyorsan ve hayatını gerçekten değiştirmek istiyorsan tam senlik bir kitapçığım var lütfen ona göz at, yaklaşık yirmi dakikanı vermen yeterli olacak.

Bu kitapçıkla hayatın bir anda değişmeyecek, ya da zengin olmayacaksın, sadece hayatının değişmeye başladığı ilk adım olacak.
Önce tasarruf etmeyi öğreneceksin.
Sonra hayat kaliten artacak.
Sonra arzu edersen bu memnuniyetini istediğin kişilerle paylaşacaksın.
Sonra faydalı olduğun insan kadar para peşinden koşmaya başlayacak.
Sen sadece önce kendine sonra sevdiklerine, ülkene, tüm insanlığa faydalı olma peşinde koşacaksın.

O sırada artık piyango alan birilerini gördüğünde bu yazı aklına gelecek, onlarında senin öğrendiklerini öğrenmelerini dileyeceksin.





Yolculuğun tadını çıkarmak


Merhabalar, bir haftadır Polonya'da bulunuyorum. Burada değişik gözlemlerim oluyor. Zaman zaman işimizle bağlantılı olduğunu düşündüklerimi de sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Normal zamanlarda beklemekten, özellikle toplu taşıma araçlarını beklemekten, acayip derecede nefret eden insanlardanım. Özellikle bir yere yetişmem gerekiyorsa toplu taşıma aracı kullanma fikri dahi genelde beni huzursuz etmeye yeterdi Ankaradayken. Bunun değişik sebepleri vardı. Mesela dolmuşun ne zaman geleceğinin belli olmaması ya da geldiğinde bırakın oturacak yer bulmayı, eğer ki dolu değilse mutlu olacak olmam beni hep rahatsız ederdi. Bunu da hep kendi sabırsızlığıma verir ve baş etmeye kendimi sakinleştirmeye çalışırdım. 
Bugün şehir merkezine gelmek için yurttan çıkarken, gerilmediğimi farkedince sebeplerini sorgulamaya başladım. Öyle ya illa ki toplu taşıma aracı kullanacaktım ve dilini bilmediğim bir ülke de son derece rahat bir şekilde durağa doğru gidebiliyor olmak beni son derece şaşırttı. Normal adımlarla durağa kadar ilerledim, sonra gideceğim durağa giden tramvaylara baktım 4 ve 10 numara Old Town (Rynek) denen bölgede ki durağa gidiyorlardı. Sonra telefonumdan durakta ki QR kodu okutup bu tramvayların ne zaman geleceğine baktım, 5 dakika sonra 4 numaralı tramvay gelecekti ve sakince beklemeye başladım. Etrafımda ki herkes de aynı rahatlıkla bekliyordu. 
O anda bir çoğumuzu geren şeyin beklemek ya da istediğimizi istediğimiz anda elde edememek olmadığını farkettim. Sonuçta insan gelecek olanın ne zaman geleceğini bildiğinde ve gideceği yere kaç dakika sonra varabileceğini bildiğinde son derece rahat bir şekilde bekleyebiliyordu. Bu düzen, buradaki insanları ülkemizdekilere nazaran aşırı derece de sakin ve emin olmalarına da yardım etmiş olmalı. Çünkü burada insanlar trafikte ki bir aksilik karşısında korna çalarak ya da bağırarak değilde sakin sakin bekleyerek tepki veriyorlar. Birbirlerine karşı da son derece kibarlar. Mesela geçen cuma yaya geçidine yaklaştığımı gören bir araç sürücüsü durarak bana yol verdi, yaklaşık 11 aracın benim karşıdan karşıya geçmemi beklemesi, yıllarca ülkemizde yaya geçiş üstünlüğüne en çok uyulan ODTÜ'de yaşamış benim için bile ilginç bir deneyimdi :)

Aynı trafikte olduğu gibi tavsiye sisteminde (network marketing) bulunan bir çok kişide de aynı sabırsızlığı gözlemlemişimdir. Hep ne zaman ne kadar kazanacaklarını sorgulayan, kazandıklarını zaman zaman yeterli bulmayan bu kişileri eminim siz de görmüşsünüzdür. Şimdi anlıyorum ki bunun temel sebebi gidilen yoldan emin olunmaması ile alakalı. Yani 2 sene belirli bir plana ve şirkete sadık olan herhangi bir kişi çok iyi seviyelere gelebilecekken, bir çok kişi sabırsız davranıp ya sektörden vazgeçiyorlar ya da şirket değiştirme yoluna gidiyorlar. 
Bu arada olay bir şirkete katılıp ürünlerini kullanıp 2-3 sene beklemekten ibaret değil tabi ki :)
Önce kendinize uygun bir şirket bulun, belki de bu işte en önemli adım bu. Doğru şirket size piyasa koşullarından daha kaliteli ve daha ekonomik bir şekilde ürün sunan, gelirlerini sizinle adil bir şekilde paylaşan şirkettir.
Sonra ürünleri kullanın, birebir siz kullanın ve etkilerine bakın. Bakalım ürün vaadettiği şeyi yapıyor mu? Yani memnun musunuz? Buna karar verin.
Eğer şirket bu sınavdan da geçerse siz de bu işi ek-iş için düşünüyorsanız artık başlama zamanı gelmiş demektir. Doğru bir şirket seçtiyseniz, kullanıcı olarak da kalmanıza izin verir, size ürün almanız için kotalar falan koymaz.
Öncelikle, kendinize bir plan oluşturun. Plan dediysem böyle aşırı karışık bir şey olmasına gerek yok. Mesela her gün 3 kişiye bu hizmetten ve üründen bahsetmek bir başlangıç olabilir. Her gün 3 kişiye fırsat sunun, fırsat sunduğunuz kişilerin takibini yapın. takip etmek ısrar etmek değil, bunu da aklınız da bulundurun her zaman. Sizin hatırınızla ya da ısrarınızla ekibinize katılan bir kişiyle ileri ki aşamalarda sıkıntılar yaşamanız olasıdır.
Planınıza sadık kalın. Her ne olursa olsun, o planı gerçekleştirin.
Olay sadece bu kadar basit. Bunu yaparsanız zaman içerisinde sonuç almaya başlayacaksınız. Amacınız ek gelirden daha fazlasıysa, günde 3 kişiye fırsat sunmak yeterli olmayacaktır. Daha fazlasını hedefleyin.
Yaptığınız işe güvenirseniz sonuç kendiliğinden gelecektir. İşe yarayacağını bildiğinizden, daha sakin ve daha mutlu bir şekilde çalışacaksınız.
Özetle, yolculuktan keyif almak istiyorsanız, varacağınız yere gideceğinizden emin olmalısınız.
Kucak dolusu sevgilerle...

Ne?

Merhabalar...
Konu ile alakalı önce ki yazıları bu adreslerden okuyabilirsiniz.
http://ersagburada.blogspot.com/2013/09/neden.html
http://ersagburada.blogspot.com/2013/09/nasil.html
Peki biz ne yapıyoruz?
Aslında çok basit: KAZANDIR KAZAN sisteminde çalışıyoruz.
Başarımızın artması dileğiyle...

Nasıl?

Merhabalar işimizin nasıl kısmından bahsetmek istiyorum. Geçen gün ki neden yazımı okuduğunuzu ve nedeninizi bulduğunuzu umuyorum.
İşinizin nasıl kısmı biraz daha işinizle ilgili özelleşmiş kısım. Videoda ki örneği hatırlarsanız; Simon Sinek, Apple örneğini veriyordu. Apple'ın nasıl kısmı; farklı ürün gruplarının hepsinde olan ortak özelliğiydi.
Dün nedenimimi size yazının sorunda yazmıştım. Sevdiğim memnun kaldığım ürünleri mümkün olan en fazla sayıda kişiye ulaştırmak için çalışmalar yapıyorum. Aynı zaman da grubuma katılan kişilerin de işlerinin gelişme süreçlerini desteklemek, mesafeleri azaltmak amacıyla interneti kullanıyorum. Böylece,  benim paylaşımlarımı, grup üyelerim, kapalı facebook grubumda müsait olduklarında görebiliyorlar. Herkese göre bir esneklik de sağlamış oluyoruz.
Siz de nedeniniz doğrultusunda nasılınızı tanımlayabilirsiniz. Nasılınız sizin işe yaklaşımınızla paralel olmalı.
Özetle; biz bu işi önce yakınlamıza, sonra tüm ülkemize ve en nihayetinde tüm insanlığa fayda götürmek için yapıyoruz. Bu amaçla da interneti daha fazla kullanıyoruz. Sizler de kendi nedenlerinizle nasıllarınızı paralel hale getirirseniz, yani kendi Altın Çemberinizi oluşturursanız çalışmalarınızın verimliliği daha çok artacaktır diye düşünüyorum.
Sevgilerle...

Yeni adaylar nerede?

Merhabalar, bugün aslında işimizi arayan ve biz bahsetmediğimiz için bulamayan bir sürü kişiden bahsetmek istiyorum. 
Öncesinde birazcık teknik bilgi vererek başlayalım. Google AdWords'ün çok güzel bir hizmeti var. Eminim bir çoğunuzun haberi vardır. Haberdar olmayanlar için biraz açıklayayım. İnternette aranan kelime gruplarını bu hizmetle öğrenebiliyorsunuz. hizmeti ziyaret etmek için tarayıcınızın adres satırına www.google.com.tr/adwords yazabilirsiniz ya da direkt olarak tıklayabilirsiniz. Bu kelime aracını nasıl kullanacağınızı sevgili Serdar'ın faydalı yazısını okuyarak öğrenebilirsiniz. Yazı için buraya tıklayınız.
Ben bizi daha çok ilgilendiren bir şeyden bahsetmek istiyorum. Genel de insanlar yeni adaylara nasıl ulaşacaklarından etraflarında ki kişilerin ek iş fırsatlarına açık olmadıklarından dert yanıyorlar. Ben de merak ettiğim için az biraz google araması yaptım. Acaba hakikaten denildiği gibi mi diye. Ortaya çok ilginç bir sonuç çıktı. Bazı kelime gruplarında çok fazla arama ve çok fazla site varken, yani rekabet fazla iken bazılarında ise rekabet çok düşük. Özellikle rekabetin az olduğu ve arama sayılarının çok olduğu bazı kelime gruplarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Neden?

İmaj hiç bir şeydir, susuzluk herşeydir.
Just do it!
Impossible is nothing!
Think different!

Bütün bunlar kafanızda bir şeyler çağrıştırdı değil mi?
Giyim, içecek ve teknoloji devlerinin insanlara sloganları. Peki sizce neden böyle yapıyorlar?
Yani çıkıp bizler gibi neden ürünlerini işte ne kadar kazandırdıklarını anlatmıyorlar da neden bir sloganla sesleniyorlar bize?
Yeni başlayanlar için işimizi biraz daha kolaylaştıralım. Neye göre alışveriş yapıyorsunuz? Yani etrafınıza bakın ve para verdiğiniz eşyalarınızı neye göre seçtiğinizi söyleyin. Eğer bu işlerde yeniyseniz, mantıkla seçim yaptığınız ve hatta özgürce karar verdiğiniz gibi yanılgıya sahipsinizdir.
Eğer iletişim ve pazarlama alanlarında başarılı olmak istiyorsak, önce kendimizi tanımaya başlamalıyız. Kendi kararlarımızı neden aldığımızı, NEDEN'imizi duyurmalıyız.
Bu nedenler duygusal nedenlerdir. Duygularımızla seçim yapar mantıkla altını doldururuz. Tüm seçimlerimizi böyle yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.
Benim Ersağ'a karar vermemde ki duygusal faktör Türk şirketi olmasıydı. Bu şirkette istediğim noktalara ulaştığımda ülke ekonomime de olumlu etkide bulunacağım gerçeği Ersağ'ı seçmemde ki en büyük etken oldu. Sonrasında kaliteli ürünleri, insanların birbirlerine yaklaşımları, dürüstlük ve samimiyet temelli bir oluşum oluşu mantıksal olarak Ersağ'ı onaylamama neden oldu.
Sizler de kendi nedenlerinizi bulun.
Bakın yukarıda ki şirketler öncelikle nedenleri ile sesleniyorlar dünyaya. Çünkü iletişimde "Altın Daire" prensibine göre böyle yaptığımız takdir de kitlelere ulaşabiliyoruz. Altın daire hakkında daha detaylı bilgi alabilmek için bu teorinin sahibi olan Simon Sinek'in ilham veren konuşmasını izleyebilirsiniz. 

Sonrasında diğer aşamalarınızı belirleyin. İşinizde kitlelere ulaşmak istiyorsanız, bu prensibi dikkatli dinleyin. Sonra kendi nedenlerinizi yazın. İnsanlara ilham verebilecek nedenlerinizi ortaya koyun. Emin olun sizlerinde bu ilhamları var, olmasaydı, bu işte olmazdınız, bu blogu okumuyor olurdunuz. Hatta nedenlerinizi lütfen bizlere de ulaştırın. 
Önce ben başlayayım:
Yeni çağda ülkelerin ordularının şirketler olduğuna inandığım için, ERSAĞ'a gönül verdim. Çalışırken iş yaparken ülkemin bir ordusuna değer kattığımı düşünerek motive oluyorum. Özetle ben bu işi sadece ticaret amaçlı ya da gelir amaçlı değil, vatanıma değer katmak için yapıyorum.

Başkası olma kendin ol

Tavsiye sisteminde işe yeni başlayan herkesin merak ettiği bir şey vardır. Nasıl oluyor da yapıyorlar, ben yapabilir miyim ya da ben direkt yapamam diye karar verirler.
Bu sistemin tek bir formulü yok aslında, çünkü başarıyı getiren şey yanlış da olsa istikrarlı eylemlerin sonucudur. Kimilerimiz direkt olarak ürünlerimizi, kimilerimiz sistemlerimizi, kimilerimiz değişik alanlarda ki bilgi birikimi ve deneyimlerini işe aktararak başarılı olduk.
Bu sistemin tek bir yöntemi yok.
Mesele sizin başarılı olmayı isteminiz. Ama öyle yattığınız yerden istemek değil bu, hal ve hareketlerinizle istemek. Her gün bu arzu ettiğiniz hedefe ulaşmak için karınca kararınca da olsa yol almak. Tek yapılması gereken bu.
Siz neyi seviyorsunuz?
Yeni insanlarla tanışmayı mı?
Dostlarınızla vakit geçirmeyi mi?
İnternette vakit geçirmeyi mi?
Siz hangisini yaparken daha çok eğleniyorsunuz?

Buna karar verin.
Yeni insanlarla tanışmaksa hoşunuza giden, her gün en az şu kadar kişi ile tanışacağım diyin kendinize. İnsanlarla çıkarcı bir şekilde tanışmayın, direkt onları tanıyın, hikayelerini dinleyin, vakti zamanı geldiğinde onlara da işinizden bahsedersiniz.
Dostlarınızla vakit geçirmekse sevdiğiniz şey, onları çağırın ve anlatın durum bu, ben bu işe başlıyorum siz de gelin diyin birlikte planlar yapın, birlikte oynayın bu oyunu, kah gülerek, kah yorularak ve hep mutlu hep umutlu.
Benim gibi sizlerde teknolojiyi ve internette zaman geçirmeyi seviyorsanız, günlük bir plan çıkarın, mesela deyin her gün şu kadar değer üreteceğim, şunu paylaşacağım vs... Bunu başkalarının ürettiği değerleri kendinize mal ederek değil, bizzat kendiniz araştırarak yapın. Bir değer üretin, bir blog ya da web sitesi, ya da facebook sayfası, twitter hesabı üzerinden, paylaştıklarınız size ait olsun.
Kendinize bir hedef koyun bu alanlara ne kadar zaman ayıracağınızı ne kadar vakit geçireceğinizi hesaplayın ve anlatmaya başlayın bildiklerinizi duyduklarınızı gördüklerinizi. Sizin pencerenizden anlatın, iş samimiyetle alakalı.
Şirketimize çok kısa süre önce katılan bir hanımefendi, daha üye olduğu gün kendisine yeni bir facebook hesabı açarak çalışmaya başladı. Durum güncellemeleri o kadar samimi, o kadar kendi gibiydi ki, kendisini hiç tanımadan içeriklerini takip eder oldum. Dün kendisi öncü kariyerine yaklaştığını yazdığını görünce çok sevindim. Allah başarılarını artırsın.
Özetle, (Uğur Bey'in hep dediği gibi :) ) ne demiş büyük üstat Tarkan
"BAŞKASI OLMA KENDİN OL,
BÖYLE ÇOK DAHA GÜZELSİN."