Dört yaşlarında iken istediğim oyuncakları babamın maaş gününden önce alabilmek için, para kazanmaya karar vermiştim. "Bu Toprağın Sesi" programından da etkilenerek eve çay ekmeye karar verdim. Programın tanıtım filminde tohumu atıyorsun hemen(!) büyüyor. Annem çalıştığı için parlak fikirlerini evde uygulayabilen şanslı bir çocuk olduğumdan hemen işe giriştim. Çalışma alanı olarak annemin akşam gelecek misafirler için temizlediği misafir odamıza bir paket çayı bolca "ekmek" benim ilk girişimcilik deneyimim oldu. Sonucunda saatlerce oturma cezası alsam da, hep gülerek andım ve anıldım çok şükür.
Tabii bizim hikaye burada bitmedi, hızlı para kazanmanın olmadığını, öğrenir öğrenmez, yeni hedefler koydum kendime... Öncelikle şu gurbetlik sorununu çözmem lazımdı. Anneanem de, babaannem de hep evlerine geri dönmek derdinde olduklarından onların, teyzemlerin, halamların, amcamların kısaca akraba, eş, dost kim varsa hepsini aynı apartmana doldurmaya karar verdim. Bu sefer kolaydı işim, tek yapmam gereken, biraz büyümek ve herkesi içine alacak kadar büyük apartman yapmaktı. Bu işi yapabileceğime kanaat getirip, sonrasını planlamaya başladım. Herkes ne olacağımı sorup duruyordu çünkü :)
O sıralar sorumluluklarım da hat safhada, eve ekmek almanın yükü omuzlarımda, iyi pişmiş olacak, kızarmış olacak vs... Yavaş yavaş da olaya vâkıf olmaya başlamışım, televizyonda "Bizimkiler", Cafer var herkese ekmek taşıyor. Ben mesleği buldum. Önce bir apartman yapıp herkesi dolduracağım, canlarının istediği gibi bağrışsınlar, hoplasınlar, zıplasınlar -ben kızmam nasılsa- bir de ekmekleri de taşırım, hayat herkes için güzel... Herkesin derdini çözmüştüm artık, "Apartman yapıp, kapıcısı olacağım."
Zaman geçtikçe gurbetlik arttı, orta okul eğitimimden sonra Adana'ya Fen Lisesi eğitimi için, üniversite eğitimim içinde Ankara'ya gelmem gerekti. ODTÜ'de ki ilk yıllarımda maaşlı olarak çalıştığım müddetçe çocukluk zamanlarımda ki gibi istediklerim için beklemem gerektiğini farkettim. Çünkü maaşlı çalışmak bir tür maaşlı kölelik sistemine dönüşüyordu git gide... Bu amaçla önce girişimcilik yarışmasına girdim (Yeni Fikirler Yeni İşler-2008). Sonrasında oradan da aldığım eğitimlerle hem ailem hem de benim gibi düşünenlerin ortak olarak maaşlı kölelikten kurtulabileceği bir sistemi keşfettim. Doğduğu ülkede adına network marketing denilen bu sistemde geçen 4 seneden sonra kısaca tavsiye sistemi diyorum. Çünkü bizler (ben ve benim gibi düşünen ülkemin güzel insanları ve muhtelen sen sevgili okuyucu) pazarlamayı pek sevmeyiz. Eşimizin dostumuzun üzerinden para kazanma fikri bizler için iticidir. Bizler, tıpkı çocukken hayal ettiğim gibi, yakın gördüğümüz kişilere yardımcı olmak ve ortak bir güzelliği yaşamak için çabalarız. Doğru anlaşıldığında ve anlatıldığında tavsiye sistemi de tam olarak bu hedefi yerine getirmemiz için doğru sektördür.
Bu blogta benim gibi düşünerek bu sisteme girmiş kişilere zaman içerisinde edindiğim ve edineceğim bilgileri paylaşmak için yazıyorum. Eğer sen de benim gibi düşünerek bu sisteme katıldıysan bu blogta ki bilgiler işine yarayacaktır diye düşünüyorum.
Her hangi bir konuda bana ulaşmada lüffen rahat ol...
Özgürlüğümüzün artması dileğiyle...
Sevgilerle, İbrahim...

